Pages

16 Aralık 2013

161213

Gün 16. Son yediğiniz yemeği tüm detaylarıyla anlatın, ağzımız sulansın.

Son yediğim yemek bildiğiniz "türlü"ydü. Dolayısıyla anlatsam öyle ağız sulandıracak bir durumu yok. Ağız sulanması demişken, belki konsept itibariyledir bilemiyorum, Kale'de yediğim çiğbörekler bana bir lezzetli geliyor, bir lezzetli geliyor ki anlatamam.

Sabahın köründe o yolu gelip, (pencereleri de indirince, içeriye boğaz havası doluyor gerçi), deniz tarafında bir de masa bulduysam, değmeyin keyfime. Daha ç demeden gelen çaylar, ortaya döşenen domates ve acı yeşil biberden oluşan söğüş, içinde zeytinli, çikolatalı, mısırlı ve envai çeşit ufak ekmekcik bulunduran ekmek sepeti aslında daha hiçbirşey söylemesen de olur diyor ama... Olmaz.

Dediğim gibi, olayın güzelliği konseptten de ileri geliyor olabilir. Genelde Nikita ile, öğrencilik senelerinde haftaiçi tenha iken gittiğimiz bu mekan, daha sonra, ikimizin de izinli olduğu haftaiçi günlerine bıraktı yerini. Haftasonu hemen hemen hiç gitmiyorduk. Kalabalık olmasın, yanımızda masa bekleyen insanların stresiyle lokmalar boğazımızda düğümlenmesin diye.

Şimdilerde, haftaiçi kahvaltı yapma şansımız yok. Hatta bu sabah beraber kahvaltı edebilmek adına, 05:00'da dürttüm Nikita'yı, lakin gözkapaklarını bile kaldırmadı. 

En yakın zamanda sevdiklerinizle başbaşa sakin ve huzurlu bir kahvaltı diliyorum. Kendime. Boğaz kenarında. Lezzetli de olsun. 

0 Yorum:

Yorum Gönder