Geçen cuma akşamı Arap arkadaşlardan biri beni evine çağırdı. Evin yerini sordum. "John Lewis'in oraya gel, ben anlatırım" dedi. Çıktım evden. Yürüdüm yürüdüm. Buralarda bunu çok yapıyorum. Yürüyorum. 35 dk sonra "John Lewis" in oradaydım.
Aradım.
- Nerdesin?
- John Lewisle Cardiff kütüphanesi arasında.
- Tamam. Devam et.
- Ediyorum.
- Kırmızı bir araba gördün mü...
- Evet. Birden fazla!
15 dakika boyunca kırmızı araba aradım. Aslında ev John Lewis in karşısındaymış bu arada. Mümkünse hareket halindeki objeleri referans noktası olarak göstermeyin.
Bunu bizim bir arkadaş daha yapmıştı. Evini ararken referans noktamız "iki adet karpuz kamyonu" idi. Tabi aylardan temmuz, etraf karpuz kamyonu kaynıyor. Ha bir de o gün semt pazarı var...
Burada da böyle kavramlar var aslında, semt pazarı mukabilinde. Şu sıralar en favori kavram ise "yol çalışması". Arap arkadaştan çıkıp eve dönmek için akşamın 11inde otobüs beklerken tabi insan unutuyor böyle kavramları. 30 dk bekledikten sonra gene hatırlıyor.
Tabi gecenin 11.30'unda, gecelerden cuma gecesi bile olsa otobüs beklememek gerekiyor bu memlekette. Dolayısıyla biraz amerikan da olsa dönüp benle beraber yarım saattir otobüs bekleyen siyahi bayana "otobüsün geleceği yok. taksiyi paylaşalım mı?" dedim. Sevindi. Zaten yolumun üstündeydi. İyilik de yapmış olduk, taksi parasının -ufak da olsa- bir kısmından da kurtulduk. Kadın teşekkürler ede ede indi. Merak ediyorum. Acaba bir yarım saat daha otobüs mü bekleyecekti ben sormasaydım?
Ah.. Tabi Çinli taksi şoföründen bahsetmesem olmaz. Bir siyahi ve bir Türk, Çinli bir adamın taksisinde Gallerde gidiyorlar. Fıkra gibi. Ama bunun daha komiği de var;
Bir İranlı, bir Brezilyalı ve bir Türk, Belçikadan gelmiş bir cihazın İngilizce kullanım kılavuzunu çözmeye çalışıyorlar.
Hala çözemedik ya neyse.
0 Yorum:
Yorum Gönder