Dün akşam tam dalmıştım ki kapı çaldı "zooort" diye. Kızın teki eline almış sanatsal birşeyler, satmaya çalışıyor. Dedim uyuyorum ben, başka kapıya! Benim sanattan anladığım; dolguları dişe benzetmeye yetecek kadar olduğu için çok da umrumda olmadı açıkçası.
Burada enstalasyon yapmak için özel müzelere ihtiyaçları yok adamların. Müze desen hani o da gani. Ama yolda giderken "içeri bakın" yazan direklere sırayla bakarsanız içeride üç boyutlu bir aşk hikayesi görebilirsiniz.
Sonra Roath Park'ta gördüğümüz egzersiz direklerinden sonra bu sanat direklerini de görünce, belediyenin insanları zorla sportif ve sanatsal kişilikler yapmaya uğraştığını düşündüm. Ha bir de istemeden de olsa insanları Gallerce öğrenmeye ittiğini! Şimdi eğer tutup da yanımda duran bir pakistanlıya bile "dym ysmygu" dediğimde pakistanlı bir yarasaya dönüşebiliyorsa... Pardon... Sigara içmenin yasak olduğunu anlayıp elindekini atabiliyorsa, demek ki bu adamlar başarmış!
Ancak söz konusu "sorun çözme"ye gelince bu İngilizlerin politikası da Türklerden zerre kadar farklı olmuyor. Hala undergradlarla aynı odayı paylaşıyorum mesela.
Bir de internetim gelip gidiyor. Resepsiyona söyledim sorunumu. Okulun yurdunda kaldığım için beni okula yönlendirdiler. Okulun IT'sine gittim, beni information service'e yönlendirdiler. Onlara bir mail attım. Cevapta "Senin oturduğun blok undergraduate bloğu. Biz orayı kapsamıyoruz, resepsiyonla görüş" dendi. Resepsiyona döndüm. Beni tekrar okula göndermeye çalıştılar ama direndim. Bu defa da Cable Company'nin telefon numarasını verdiler.
Hala internetim gelip gidiyor.
Bu arada bu seneki blog ödüllerinde oyunu kullandın mı? Hala kullanmadıysan
BÖ'nün sayfasından "gezi blogları" başlığı altında kidinmind'a oyunu verebilirsin.
2 Yorum:
a bö'de oy verecek biri daha..
hobide de bana ver hobide de bana ver :p
Haha!
Sen daha soylemeden once... :)
Yorum Gönder