Pages

28 Ağustos 2006

280806

Uyusuk biriyim.
Denir hani, Fifa - Fia - Fiesta kardeslerin soyadi Afyonoglu'dur. Sanirim gunumuzde bu hedeleri opioid olarak kullanmayan pek adam yok. Ve ben de uyusugum. Soyadimi Uyusukoglu olarak degistirebilirim misalen, boyle seyler genetik kodda yaziliyor. Annem bir sampiyonlar ligi macinda kalp krizi gecirmez, sevgilim futbolun asla sadece futbol olmadigini kanitlama yolunda mafya tarafindan bir suikaste kurban gitmez, ablam da kendini gunun birinde Alonsonun onune atmazsa bu iddialarim curumus olacak, ben de Uyusukoglu soyadindan feragat edip, herkese turk oldugumu gosterecegim.

Donelim konumuza...
Uyusuk bir pazar sabahi yataktan kalkarken, bugun 53 derecelik bir pistin ustunde 40 derecelik hava sicakligi ve 73% nem kosullari altinda yuz metreyi on saniyenin altinda kosmaya calisacaksin deselerdi, "ak sacli dede, yanlis ruyaya geldin..." derdim. "Bana boyle dedigin icin bugun schumacher 3ncu olacak" diye durtunce birden bire kendime geldim; bugun grandprix vardi!

Gidis rahatti ancak bu sene nedense organizasyon, otobuslere bilet zorunlulugu getirmisti, ister ogrenci ol ister tam, mecburen 2 tam bilet atiyordun (ki gecen seneki sadece formula biletini göstermek yeterli, buyrunuz... misafirperverliginden sonra iett nin gecen sene bu isten ne kadar zararli cikmis olabilecegini hesaplamaya calistim. bu sene acigi kapatip kâra gecmeyi hedeflediklerini dusundugumden) Bu arada neden bilmiyorum, turistlerde bir bagira cagira konusma hastaligi var. Italyanlar, almanlar, polonyalilar... Otobuste sadece biz variz havasindalar.

Bu sene tribun sekizdeydim ki bu da beni, direkt onüc ve ondördüncü virajin önüne ve otomobillerin en dusuk hiza gectikleri yere getiriyordu. Kasklar dahi cok rahat secilebiliyordu, zira pistten sadece 25 metre uzaktaydim. Benden dört-bes blok ötede oturan Yalcin da her koltugun bir digerine gore avantaji ve dezavantaji oldugundan bahsederek, start-finish duzlugunu goremiyor olmamin uzuntusunu hafifletmeyi bildi. kendisine buradan öpücükler ve ömür boyu saadetler...

Gecen sene kiyafetli seramoni, ayni zamanda klasik arabalar icerisinde pilotlarin teker teker gecerek bizleri selamladiklari yarim saatlik bir toren seklindeydi. Bu sene, özellikle her "önemli" olay gününde mutlaka bir kaza ile otobani tikamayi basaran milletimiz hasebiyle, saatlerce trafikte kalip alana girmemle birlikte tribunlere kosmamin bir olmasi gerekse de, bekledigim kadar uzun uzun bir seramoni goremedim. Hatta utanmayip "pilotlarin hepsini bir traktore tikmislar, tur attiriyorlar hih" deme curetini bile kendimde buldum.

Yaristan cok cok bahsetmeye gerek yok. Önümde Almanyadan gelmis kocaman bir Ferrari kafilesi ve Almanlardan birinin poposuna yapismis kuvvetli muhtemel bir Türkün sakizi, onun önünde Kimi hayrani bir cift Finli, kösede Superaguriden herhangi bir pilot gectiginde anlamadigimiz bir yigin kelime savuran Capon bir teyze, yaris boyunca sevgilisine surekli fotografini cekmesi hususunda baski yapan Rus bir hatun ve yine Rus sevgilisi ile birlikte united colors of benetton tadinda yaris izledik.


Yaris bitiminde, muhtemelen "simdi teller indirilecek hazir olun" denmedigi icin, milletin bir anda stadi bosaltmasina anlam da verebildik ama yine de tellere yapismis bir halde padocka kosmaya meyillendik. Tellerin indirilmesiyle birlikte ak sacli dedenin kerametleri de bir bir hayat buluyordu. Muzmin sakat etiketimle birlikte topuklarim kicima carpa carpa kosuyordum. Kürsünün hemen önündeki tellerin arkasina yapisip (tellere tirmanmis bir cogugun iki bacaginin arasindan...) Schumiyi sapkasini takarken ve Massa'yi da aglarken gorunce, Jean Todt'a olan kizginligim bile gecti.

Buradan ana tribun kapilarini acmayip bizi once bir kilometre ileri, sonra da iki kilometre geriye yuruten ve bu sirada sivi tatbikinde bulunmayan organizasyona, otobus kuyrugunda beklemenin ne demek oldugundan bihaber guzide turistlerimize, illa klimali araca binecegim diye israr edip ayakta kalan ve Kurtkoy kavsagindaki trafikle beraber meniskusu azan, bu sebeple oturan adamlardan birinden ayagini biraz otelemesini istedikten sonra onun ayak ucuna oturup kulkedisi kivaminda takilan kendime, ve buna karsin kalkip bana yer veren, sadece yaris icin baska bir sehirden istanbula geldigini, grand standde oturdugunu ve Ferrari fan'i oldugunu anladigim zâta selamlarimi iletiyorum. Ah bir de "real turkish tifosi"lere...

Who is Alonso?
Forza Schumi..!

*fotograflar fatima tarafindan cekilmistir. ehm ben oluyorum*

06 Ağustos 2006

060806

Burada ilginc bir tatil var.

Belki de guneye giderken doguda oturmamak gerekiyor arabada, oglene degin... Fazla gunes zarar, UV filtreli gunes yaglari ise yalan. Gayet ultra-violent bir uygulamaya tabi oldum. Soyuluyorum.

Tatil bekledigim kadar eglenceli degil. Cunku burada internet var, televizyon var. Gazeteler bile eskiden 10dan once gelmezdi, simdi sabahin 7sinde bakkalda. Hic zevkli degil. Ayrica artik suraya gidelim, buraya gidelim diye pedere yalvarmiyoruz. Zira evde ehliyeti olan kisi sayisi 3'e firlayinca, her eline geciren tur attiriyor. Gunes batisini bile izledik, ama sonra eve donduk, televizyonda bir dizi varmis. Misalen yarin daga cikacagiz mangal yapmaya, "kusra kalmayin kardisler, bugun hungaroringdeki seedingler feci heyecanliydi, yarin gp izleyecegim" diyecegim. Hem schumacherle alonsoyu ilk 10da gormedigi kac yaris daha izler bu gozler? Degil mi ama.

Kitaplarimi da okuyamiyorum. Iki kitap getirdim ve totalde 80 sayfadan fazla okuyamadim. Havuz derseniz, dinle bu askim sana dinle, ayrica elimi de kolumu da bagla hadi, sanma sakin beni prenses peri, hoplatalim hoppidi hoppidi... En son allah belani versin'le cikis yapiyoruz zira o sirada 90-60-90 vucudum var diye dansederek gezinen bir yigin pareolu insan gozunuze ilisiyor.

Bir de her bloglmamizda aldigimiz reklamimiza bir yenisini daha ekliyoruz. Ulker'in Çizi reklamindan bahsedecegim. Bilmeyenler icin soyle bir ozet geceyim. Kiyida kosede kalmis bir kir lokantasina girip "acele" olarak "tavuk kanadi" isteyen genc, catal bicakla oynarken, arka tarafta tavugu yakalamaya calisan lokanta sahibini goruruz. Sonra slogan cikar; "acliginizi yatistirin.."
Guzel bir reklamdi, izlerken de epey gulmustum, iyi abartmislar demistim. Ancak gecenlerde kuzu cevirme yemege giderken, kuzunun henuz cevirilme asamasinda oldugunu ogrenip, aclik yatistirmak niyetine yakindaki lokantaya gidip ya tandir ya alabalik seceneklerinden alabaliga tiklayinca, beyamcanin elinde bir ag ile gelebilecegini dusunmemistim.

Ancak oyle canli gordugum bir hayvani sofraya gelince yiyemeyenlerden degilim. Cok da guzel yedim. Bu yazının anafikri sudur; fatima ne cok yemek yedi tatil boyunca. Butunlemeler oncesi depolamam gereken sey neydi neydi...?

*kuzu cevirme oyle abartilacak bir hede degil. ayrica kuzunun etinin yumusak olmasi gerekmiyor muydu. hani lokum gibi. yediler beni.*