Okulun ilk günü. İlk kez bir servise bindirilip götürülmediğim ve yanıma annemi veya babamı refakatçi olarak almaksızın tek başıma gittiğim bir "okulun ilk günü"...
[Ve o gün, eve ağlayarak dönme nedenim, sadece kampüsün rezilliği, ders programında bir saatlik bile boş vaktin olmaması veya anfideki insanların sinir eşiğimi yukarı çekme çalışmaları olmayacaktı. Hoş, onlar bile kendi içlerinde yeterliydiler ama o gün, bir de kaybolacaktım! 17 yıllık hayatım boyunca, bu koca şehirde ilk kayboluşum olacaktı.]
Tanrım! Her yer birbirine benziyor. Bu, yanından geçtiğim ya dördüncü La Coste mağazası ya da dördüncü kez aynı yerde dolanıyorum! Oraya dalıp, buradan çıkıyorum. Yine de üzerinde çıkış yazan herhangi bir ibareye rastlayamıyorum. Saatine bakıp, konken partisine geç kaldığı için hayıflanan bir tavşan da geçmiyor yanımdan. Cep telefonum da yok, hiç ihtiyacım olmamıştı ki o güne kadar... Ama o an... Olsaydı, açıp telefonu annemi çağırırdım, zırıldayarak: "anne... gel beni kurtar..." Annem de sakin sakin cevap verirdi herhalde; “Korkma, o gördüğün şey gerçek değil...”
KATIKLI DOLMA (Bitlis mutfağı)
1 yıl önce