Pages

01 Haziran 2010

010610

Bu da "geçenlerde ben şuradaykene" diye başlayan yazılarımdan biri olacak.

Hiçbir haftasonunu kaçırmayan bendeniz bu haftasonu da Hay-on-Wye'deydim. Orası neresi ki? Orası Galler ile İngiltere sınırında dağların tepesinde minnacık bir köy. Minnacık. Gerçekten. Kaç haneli bilemiyorum. Farzedelim ki 100 haneli. Bundan 30unu çıkarın. Geri kalanların hepsi kitapçı!

Kendinizi Nottinghill filminde Hugh Grant'ın kitapçısında zannedebileceğiniz bir yer. Ufacık kitapçılar. Asma kata çıkınca ahşapın sallandığını hissedebiliyorsunuz, bodrum kattaysa üst kattaki kitaplıklar ve elbette onlarca insan üzerinize düşecek zannedebiliyorsunuz. Ama birşey olmuyor korkmayın! Hatta kahveyle bile girebiliyorsunuz kitap incelemeye.

Kitap almak, okumak, incelemek burada sanat kabul edildiğinden insanlar ellerinde kitaplarla her buldukları yere çökmüşler. O minyatür kitapçılarda dahi bir dolu koltuk, sofa, minder...

Kitapların hemen hepsi 2nci el. İkinci derken aslında "kullanılmış" kelimesini kastediyorum zira 100 senelik kitabın kaç elden geçmiş olabileceğini düşünemedim.

Festival alanı ise köyün biraz daha dışında. "Hay-on-wye" isminden de anlaşılabileceği üzere, festival alanı samanlıklar üzerine kurulmuş olduğu için herkesin ayağında Nikita'nın her gördüğünde dalga geçmeyi adet edindiği "sarı" inşaat çizmelerinin (wellington boots) renkli versiyonlarından vardı. Ben de spor ayakkabılı... Tabi ki hava yağmurlu...

Neyse öyle dolanıp dururken birden bire.........

1 Yorum:

Mehtap Ozer Isovic dedi ki...

Gelince haber verecegim sana birlikte dolasip kahvemizi yudumlariz. Bu yazilarimizi anar, birkac kitap seceriz. Fotograf da cektirip bloglarimiza koyariz :) Guzel yazi, inspiring. Daha cok fotograf gormeyi beklemistim ama.

Yorum Gönder