Pages

20 Şubat 2010

200210

İstanbul'dan şu anda kaldığım yeri tutarken reklamında "Cardiff Üniversitesi hastane kampüsüne 1 dk mesafede" deniyordu. Şimdi adamların günahlarını almayayım. Allah için gerçekten 1 dk'da kampüsün içerisindesin.

Gel gör ki, hastane dünyanın heryerinde hastane. Cerrahpaşanın Koca Mustafa Paşa kapısından girip, Samatya tarafındaki bir bölümüne gitmek ne kadar zamanınızı alıyorsa bu kampüsün girişinden de dişhekimliğine gitmek o kadar zaman alıyor. En hızlı halimle 15 dkda gidebiliyorum. Aslını isterseniz, biz Türkler bu mesafeyi daha da kısaltabiliriz.

Çünkü;

elin gavuru, pratik olmayı dert edinmediği için, dümdüz yürüseniz 10 dkda gidebileceğiniz biryere sizi yok "yayalar burdan yürüyemez, şuradan yürüyeceksin", yok "burası bisiklet yolu, senin yolun 100 m ileride", yok "yaya geçidine 50 metre yürü" gibi saçmalıklarla (?!) uzataraktan 15 dkya çıkartabiliyorlar.

Önce sağa sonra sola... Önce sağa sonra sola (bak!).

Adım saydığımdan olsa gerek bir de şuna dikkat ettim; buradaki bütün kızlar hava eksi bilmemkaç derece de olsa, yerler vıcık vıcık su veya kar da olsa babet giyiyorlar. Hem de çıplak ayağa! Çift kat çorapla bot giyen biri olarak yadırgamak hakkım.

Adamların bana garip gelen çok şeysi var aslında. Çift musluk muhabbetinden bahsetmeyeceğim bile. Şu sümkürme olayları acayip mide bulandırıcı.

Adamla konuşuyorsun. Tam o sırada cebinden peçete çıkarıyor. Sen susuyorsun adam burnunu silecek diye. "go on go on" diyor. Lan go on'acağız da neredeyse beynin çıkacak sümkürmekten. Bi iki dakka arkanı dön veya ne bileyim izin iste çık git lavaboya. Iyş.

*kittie-spit*

0 Yorum:

Yorum Gönder