Pages

01 Eylül 2006

010906

Bugünkü blogumuzun sorulari; japon bilimadamlari ne kadar biliyor? Türkler neden susamaz? Ve vapurda uyumanin incelikleri nelerdir?

Ilk etapta, japon bilimadamlarinin gercekten boydan fakir ancak arastirmadan zengin insanlar olduklarini soyleyebilirim. Allah inandirsin, gecen gun yine dishekimligi ile alakali bir seminere cagrildim (hemen parantez ici bilgi olarak hohho beni surekli seminerlere cagiriyorlar naggber diyecegim.) Aslen buna seminerden cok bir urun tanitimi diyelim. Allah inandirsin dedim ya, gercekten o inandirmazsa, adamlarin sunduklari verilere inanmak pek akil kâri degil. “Biz bunu yaptik, arastiricilarimiz bunu kontrol etti, bilim adamlarimiz super raporlar hazirladi” da... Herhangi baska bir arastirmacinin raporu felan yok. Yazis yani. Zaten, dönüp ismi –lazim degil- bir kamyon markasini feci halde andirmakta olan bilimadamimiza “peki ya kontr-arastirmalar?” diye sordugunuz zaman “ugh” diye kaliyor.
Kalir tabi azizim.
Kalir, cünkü bu adamlar cok sey biliyorlar.
Ama...
Ingilizce bilmiyorlar.
Zaten benim oradaki mevcudiyetimin temeli de bu ingilizce cagrisimi yapan, ama kesinlikle alakasi olmayan dili, pek sevgili dinleklere cevirmek idi. Isin en zor kismi da soru-cevap safhasiydi. Zira dinleklerin özene bezene hazirladiklari sorulari ayni sekilde cevirince bir turlu japon bilimadamimiza anlatamiyordum. Kafasinda animelerden asirma bir ampul yanma sahnesi hazirlamak amaciyla kendisine, air flow’u anlatmak icin yanaklarimi sisirip adamin suratina dogru üfledigimi, light-curing unit icin elime lazer tabancasi almis rolü kestigimi ve kesinlikle mankenlere tas cikardigimi, tensile icin iki elimi yumruk yapip zorla birbirinden uzaklasiyormus gibi ikindigimi, shear icinse bir sopa parcasini dizimde ortadan ikiye bükme pozisyonuna gecisimi anlatmayacagim bile. Ups, anlatmisim.

Herneyse, baktim bunlar ingilizce bilmiyor, “arigato” diyerek ortamdan uzaklastirirken, hesabima aktarilan meblagi ogrenerek oldukca guldum. Beyler, siz siz olun 4 “mili”litresi 110 euro olan bir malzemenin tanitiminda %100 etkili olan bir cevirmene, 4 mililitrelik bile degeri olmadigini kanitlayan ucretler vermeyin. Bu arada ismi lazim degil firmaya da, sevgilimle “bir” aksam yemegi yiyebilecek kadar ödeme yaptiklari icin tesekkur ediyorum. Bastan soyleseydiniz, ben size iki katini verirdim, benim yerime siz cevirirdiniz.

Cevirme demisken, iki lafi dogru duzgun ceviremeyen ve icinde bulundugu ahval ve seraiti anlatmaktan yoksun pek sevgili Turk arkadaslarimiza da deginmeden gecemeyecegim. Hepsi aslinda birer telekomunikasyon “bilimadami” da.. Sizin haberiniz yok.

Bugün can sikintisindan bir iki ameliyata gireyim diyerekten fayansci ustasini aratmayan mavi cerrahi takimimi ustume gecirmis, galoslarimla enterasan sesler cikararak yürürüyordum. Gömük yirmi yas disi cekimlerinden birisi... Koltukta da “nasil ya! istemem be!” seklinde konusan pek degerli yirmilik bir veledimiz oturuyor. Neyse, cocugun susmasini sagladiktan sonra 15 dakika icinde disi cekip, dikislerini attik. Sonra agzina pamuk tampon koyduk ve ben “sessiz kalma hakkina sahipsiniz..” misali amerikan filmlerinden firlamis, artik ezberledigim seyleri sirayla saymaya basladim; “En az 20 dakika pamuk tamponu isiracaksin, soguk kompres uygula, siddetli calkalama, iki gun sigara alkol yok, aspirin yok, cok sicak icecek yok....” diye sayarken cocuk da “niye ya! nasil sigara olmaz be!” seklinde naralar atmaktaydi. Dedim guzel kardesim bir sus. Gel sana bir ilac yazalim.

Ben masada hastaya recete yazarken, masanin ustunde de ameliyat listesi vardi. Orada da benim ismim... Cocuk eline cep telefonunu aldi takir takir bisiyler yaziyor. Sonra döndü bana gösteriyor;

Cocugun cep telefonu - Sen buradaki misin?” (Orada Fatima yaziyor...)
Fatimanin yamuk agzi – Hıı..
CCT – Fatma mi Fatima mi?
FYA – Fatima.
CCT - Nerelisin Fatima?
FYA – Türkiye.
CCT – Hangi il?
FYA – Napacaksin...
CCT – Merak ettim, ilgimi cekti de...
FYA – Bi sktrip gider misin?
CCT – Efendim?
FYA – Preskripti isletir misin?
Bu sekilde eline receteyi vererek ortamdan uzaklastirdik. Bu sekilde, nasil olup da her yaz onlarca “Rus kizi chatlestigi Turkle kacti...” “Ingiliz anne; Kizim Antalyaya chatlestigi cocuga kacti..” haberi okudugumuza da akil sir erdirdim. Mesele konusmak degil de konus’tur’mak olunca, Türklere bir cesaret geliyor kuzum.

Son olarak vapurda uyumanin incelikleri dedik, bu da blogun romatik kismi. Horul horul uyuyorum valla diyerek ortami rezil ettikten sonra , yine de arada gögsüme düsen basimi tutan birileri olsa hic fena olmazdi diyorum.