Pages

16 Mart 2006

160306

Bizim okulun bazi kliniklerinde asiste puani diye bir olay var. Bu puani elde edebilmek icin ameliyata giren bir uzmanin yaninda, genelde hastanin yanagini ekarte etmek veya tukuruk emiciyle kan ve benzerini temizlemek gibi gorevler ustlenirsiniz. Sansliysaniz elinize enjektörü verip anesteziyi de yaptirirlar.

Iste bu kliniklerden birinde kahramaniniz Fatima kutsal pelerinini giymis -ki halk arasinda buna beyaz önlük deniyor- maskesini de takmis aynanin karsisinda üstünü basini duzeltiyordu. Derken iceri lübnan asilli uzman girdi. Dialog su sekilde gelisti (yari ingilizce, dörtte bir arapca, dörtte bir türkce);

uzman - fadima, tamam güzelsin ugrasma daha.
fatima - yok, sadece üstümü basimi düzeltiyordum.
uzman - evli olmasaydim kesinlikle seninle evlenirdim. hatta ikinci es olarak gelmeyi kabul edersen, teklifim hala gecerli!

ameliyat puanimi aldim sevgili heylüdülgörl okurlari. bir de evlenme teklifi :)

*yüzügün distasindan yapilabilme ihtimali beni korkutuyor*

11 Mart 2006

110306

ikibindört yazindan beri ilk defa tatile ciktim.
soguk havalarda sicak yerlerde yapilan tatilleri oldukca cok severim. zaten kutahyaliyim, kaplica insaniyim. bunu daha gecen hafta bana dörtlü anket yollaya sn. vladivostox'a da söylemistim. o bizim "peter nerede?" sorumuzu ciddiye alir, biz onunkini almaz miyiz hesabina sapkadan bir tatil cikiverdi. Peter degil ama peder aradi ve konusmaci olarak katilacagi bir konferans icin armutluya onunla birlikte gitmek isteyip istemedigimi sordu. Acikcasi zaten bir suredir bilincsizce tukettigim "dizim agriyor, ah omzum, sesi duyuyor musun sesi?" nidalari ve ablamin tus hazirlama, kizkardesimin öys hazirlama kursuna, annemin ise özel ders vermeye gittigi dusunulecek olursa, evde de tatil icin "mukemmel aday" idim. cerrahi sözlüme de girmistim, hem hastalarima da bakmistim. felan filan.
uzun suredir boylesine mutlu olmamistim heylüdülgörl okurlari.
sabahlari yürüyüs, sonra uzun soluklu kaplica kürü, müzik ve turkcellconnect salak baglantisi esliginde mailleri kontrol edip, bloglarda böylesi hava atmalar, kahvalti, sahilde gezinti, yan gelip yatma hatta yan gelip yatarken kitap okuma... of cok rahatim. tek derdim yatakta sagdan sola dönerken sarfettigim enerji. kremim, havlum, kitabim (babalar ve kizlari ~ hikmet temel akarsu), müzigim (chroma key ~ dead air for radios. tavsiye ediyorum sana.), nesquickli sütüm... kim dönecek simdi istanbula?
*buraya araba bile girmiyor.*

08 Mart 2006

080306

bilen bilir, her turku iklim ve cevre sartlarinda uyuyabilen bir insanim. hayir, narkoleptik degilim. tembel... hic degilim. gece iki sularinda yatip sabah beskirkbes itibariyle ayaklanan her bunye gibi "uykusuzum".

yagmurun sular seller modunda takilmayi tercih ettigi bir salı aksam ustu, ikiser saatten dört hasta bakmanın ve ne sabah kahvaltisi ne de ogle yemegi yiyememis olmanin getirdigi yorgunlukla, nisantasi-kadikoy hattinda calisan taksi dolmuslardan birine oturmus, kulakliklarimi da gecirmis disarisini izlerken, tahmin edilebilecegi üzere uykuya daldim. ruyamda, hic mubalagasiz, disetleri ve distaslari goruyordum. tam alt buyuk azilardan birinden distasi temizlemistim ki "pardon hanfendi" diyerek sol yanimdan dürtüklenerek uyandirildim. yanimda oturan kadin "nerede ineceksiniz?" dedi. aslen o sirada adimi sorsa dusunebilirdim ancak uyandirilmis olmanin siniriyle homurdanarak "kadikoy. sahil." dedim. sonra tekrar uyumaya calistim ama enterasan bir sekilde, olmadi. hasanpasada öndeki adam, altıyolda da yanimdaki iki kadin indiler.

bogadan asagiya inerken soforle aramizda komik bir konusma gecti;
-nerede ineceksiniz?
-haldun taner.
-bana bir otel parasi borcunuz var.
-ha?
-e iyi uyudunuz.
-cok ugrastilar mi uyandirmak icin?
-once ben seslendim, duymadiniz. yaninizdaki bayandan yardim aldim.
-kulagimda kulaklik vardi yoksa duyardim.
-evet, epey hafifmis uykunuz..!

adamla bir sure daha muhabbet ettik. oldukca eglenceliydi. ama uykum acildi mi? hayir. dolmustan inip otobuse bindikten sonra otuza kadar saymadan yine uyumustum.

bugun cerrahi sözlüsüne girecegim diye hazirlanip, okula gidip sözlünün ertelendigini, sonraki 2 saatlik dersin 50 dk surdugunu, sonraki dersin de iptal oldugunu ögrendikten sonra basip eve geldigimde de ustumu degistirip yaptigim ilk is uyumak oldu.

tavsiyem; uyurken telefonunuzu acik birakmayin. zira yarim satte bir uyandirilabilirsiniz. misalen, saat beste, henuz sabah konustugunuz bir hastaniz arayip randevu saatini unuttugunu soyleyebilir, bes bucukta bir baska hastaniz arayip ertesi gun icin rapor yazip yazamayacaginizi sorar, altida da bir baska hasta aniden sevkinin suresinin dolup dolmadigini merak ederek telefona sarilabilir. tesadufe bakin ki yedide de kalkmaniz gerekiyordur. zira, sabahleyin kantinde masayi silmesini rica ettiginiz gorevli; kultablasi, bos bardak ve pecetelerle birlikte sizin kahvaltinizi da cope atmis ve dolayisiyla ac kalmis olabilirsiniz. aksam yemegi yemeniz gerekebilir. hani, olmaz demeyin. oluyor.

* hayko cepkin ~ seninki dert mi?*

03 Mart 2006

030306

Kiz kardesimin yazmayi ilk ogrendigi kelimelerden biri "dört" olmustu. Ama onu da "böhr" diye yazmisti, kendini dört yasinda zannediyordu. Halen dört yasinda gibi davranmasini da o günlerde duvarlara karaladigi "böhr" ile dalga gecisimize bagliyorum.

Misalen, dört senedir ayni okulda okudugum bir arkadasim, bugun hasta kartlarini düzenlerken bana "aa senin betül diye bir adin da mi vardi?" dedi. Evet itirafa gelin. Kücükken, carpim tablosunu ögrendikten sonra (7 kere 8i saymiyorum) harfleri ögrenmis -ya da ögrettirilmis diyelim- bir insan olarak ikinci adimi ancak, okumayi ögrendikten sonra yazabildim. Fatima'yi ise cok kolay yazabiliyordum. bu yüzden hep fatima'yi kullandim. Hâlâ da öyle. Hos, artik yanina baska sebepler de siralayabiliyorum. Herneyse. Ailenin dört, böhr, betül yazmadaki özründen de bahsettikten sonra, bir de anketimiz var.

...

Nikita sobelemis beni;

Yaptigim dört is; birinci siraya ögrenciligi koyuyorum elbette. bundan sonraki maddeler de bu ilk maddeyle ilintili. mesela kekemelik... sözlülerde dilim tutuluyor, soguk soguk terliyorum. kimse inanmiyor benim kadar rahat konusan bir insanin teklemesine. hocalar dahil. kursun mu dö-dö-döktürmeli nedir. sonra feci akrobatim. otobusle ters giderken, vapurda sandalyede otururken, minibuste ayakta dikilirken, kah tek ayak, kah cift ayak, bazen ellerimle tutunmadan beni cevreleyen insanlarin faktörlerinin sifirlandigi noktada dururken "uyuyabiliyorum". son olarak triatlon'da yarisan bir atletim ben. her sabah önce kosu ile basliyoruz (otobuse dogru). sonra uzun atlama (iskele alinmadan ve iskele alinmadan). en son da tirmaniyorum (neden asansör ara katlarda durmaz, ara katlarda duran asansör neden hic bos olmaz. ey okul yönetimi. tedavi klinigi neden 5nci katta. dolaplar neden -2nci katta? sorarim size!)

...

Defalarca izlenecek dört dizi/film; birinci sira icin jeux d'Enfants diyorum. "love me if you dare" seklinde ingilizceye cevrilen bu filmi izlemeyenler icin uzuntulerimi bildiriyorum. ikinci siraya bircok filmi koyabilirdim ama mike myers'li, rob lowe'lu "Wayne's World" u koyuyorum. party on wayne! gulmekten yarildigim ender filmlerdendir. iki de dizi sayayim. buffy the vampire slayer birincisi. digeri "angel" degil. eheheh. Naruto diyorum. anime-dizi. izleyin, izlettirin.

...

Yasadigim dört yer; sakarya ile baslayalim. dogum yeri. birkac ayligina cardiff. sonrasinda istanbul, halen yasamakta oldugum yer; bunu da acibadem öncesi ve sonrasi diye ikiye ayiriyorum. öyle iste.

...

Izledigim dört tv programi; acikcasi pek tv izlemiyorum. formula döneminde 2 haftada bir tv karsisinda olyorum. diger turlu karsilastiysam cevirmedigim bazi programlar var. charlie sheen'le spincity cok eglenceli. hava durumu varsa tv yi cevirmem. zira ben ne zaman süet spor ayakkabi giysem, etrafi sel götürüyor. "izlemekle" kisitlanmasaydi aslen radyoda bir yigin program sayardim. ama... simdi. imh.. borsa haberleri diyeyim. kulliyen yalan tabi. bono? repo?

...

Tatil icin gittigim dört yer; deniz insani degilim. izlemeyi severim, girmeyi sevmiyorum. tatile kisin cikilmali. mumkunse yazin herkes ciksin, ben evde oturayim. kaplica insaniyim ben. ilk etapta kutahya diyorum elbette. eynal kaplicalariyla. sonra bursa'dakiler de fena degildi. dört tane güzel yer sayamayacagim zira yazlari gidilen ayvalik, avşa, marmara adasi, altinoluk gibi yerlerden hoslanmiyorum. kalabalik. kalabalik ve sicak. o sikintiya bir daha gelmeyi göze alirsam, yazin beni cerrahi klinigine kapatin. orasi da kalabalik ve sicak.

...

En sevdigim dört yemek; hic tereddütsüz ilk siraya bamya yaziyorum. acayip severim. sonrasinda ise uzgunum yemek ayirmam diyorum. (ciger/yürek/böbrek/dalak yemem. beynin tadini da cok sevmemekteyim ancak salatada tuketirim.) kelle yi cok severim mesela. kelle paca icmek de guzeldir ayrica. ama acikcasi dusunmedim en cok neleri severim diye. zeytinyagli pirasa da guzeldir. zeytinyagli babam olsa yerim orasi ayri.

...

Hemen simdi olmak istedigim dört yer; yer derken zamani da icine alirsak, 2 sene sonra burada olmak hos olabilirdi derim ama genel olarak cevabim "yatak", sonra oturma odasındaki koltuk, dinlenme odasindaki kanepe, sonra mutfaktaki sandalyem. evsel bir atik olma yolunda ne gerekiyorsa... aslinda bir de, soguk bir gunde hava kararmaya yakin eve dönerken, iett nin yeni yesil otobuslerinde arkada bir yerlerde, mumkunse ters oturup uyumak super oluyor. evet cok uykum var. kronik uykusuzum. akut alevlenme anlarimda duragi da kacirabilirim.

...

Sürekli sobelenecek dört blogger; selj~~, settarluin (ve elbette viki!), kibritci hatun ve salyangoz berre.

*Dünya kücük. Degil mi Peter?*